2000 “Eskişehir Kimliğini, Kimlik Verecek Kentsoylusunu Arıyor”,
ONBEŞGÜN DERGİSİ, Sayı: 4, Şubat 2000, Eskişehir, Sayfa: 4–5.

ESKİŞEHİR KİMLİĞİNİ,KİMLİK VERECEK KENTSOYLUSUNU ARIYOR

Kemal ULUDAĞ

Kent üzerine söylenen sözlerin ya da yazılan yazıların bir yerinde “Kent Simgesi”, “Kent İmajı”, “Kent Kültürü”, “Kent Kimliği” kavramlarından biriyle ya da birkaçıyla mutlaka karşılaşılır.

Fakat bu kavramların kullanımına dikkatli bakıldığında, içerikleri tam olarak bilinmediğinden olacak, yanlış anlamda kullanıldıkları gözden kaçmamaktadır. Ayrıca bu kavramlar aynı anlamı taşıyormuş anlayışıyla yani bilgisizliğiyle, akla hangisi geliyorsa o kavramın kullanılması gibi bir yanlışı da doğurmaktadır.

“Kent Simgesi” ve “Kent Sembolü”, bir kentle özdeşleşmiş, o kentin diğer kentlerden ayırıcı özelliği ve sadece o kente özgü olan nesnel-fiziksel-somut öğelerdir. Bu saptamayı örnekle somutlaştırmak gerekirse; Eyfel Paris’in, Saat Kulesi ise İzmir’in simgesi-sembolüdür.

“Kent İmajı” ise kentin, algılayan, bilinçli varlıklar yani insanlar üzerinde bıraktığı izlenim olarak tanımlanabilir. Başka bir ifadeyle insanların-kentlerin bir kente yönelik, edilgen, dolaylı, izlenimsel, duygusal olarak yapılaştığı bir sınıflama veya karşılaştırma sonucu vardığı toplumsal yorum, genel kanı ketin imajıdır.

“Kent Kültürü”, bir kentin doğal çevresi, yapay çevresi-fiziki mekanları ve insanları - tutum ve davranışları üçlüsünün ilişkilerinden doğan, izlenim, düşünce ve değerlendirmelerimin toplamıdır. Başka bir ifadeyle, kenti oluşturan bütün öğelerinin toplamı üzerine getirilen düşünce ya da değerlendirme kent kültürüdür.

Kent imajı ve kent kültürü kavramlarının tanımlarında büyük bir benzerlik gözükmektedir. Fakat dikkat edilirse birbirinden farklı anlamlar taşımaktadır. Kent imajı, kente yönelik genel izlenimdir. Kent kültürü ise kenti oluşturan doğal ve yapay bütün öğelerinin toplamı olan canlı bir olgudur.

“Kent Kimliği” kavramı ise daha baştan kendisi bir yanlış olarak ortada durmaktadır. Kimlik insanın ya da insanların, yani bilinçli varlıkların kendi varlığını algılaması ve bu varlığı üzerine getirdiği yargıdır. Kent, varlığını ne algılayabilir ne de yargı getirebilir. Kimlik aktif, doğrudan yaşanan bilinçsel bir etkinliktir.

“Kent Kimliği” olsa olsa kentte yaşayan insanların kendi varlıkları hakkındaki soruya verdikleri yanıtların ortak paydası, dökümü, çatısı veya toplamı olabilir. İşte bu anlamda, kentlinin veya “Kentsoylu’nun Kimliği’nden söz edilebilir (Güvenç, 1996: 66).

Bu saptamayı daha keskin ifade etmek gerekirse, bir kentin kimliğinin olamıyacağı, kent kimliğinden kastedilen kentlinin kimliği olduğudur. Bu noktadan hareketle Eskişehir’in kimliği, doğru ifadeyle Eskişehir’linin-Eskişehir kentlisinin kimliği nedir?

Eskişehir’in tarihine bakıldığında belirgin olarak ön plana çıkan ve uzun süre Eskişehir’in kentli kimliğini taşıyormuş gibi gözüken-algılanan “Demiryolu” çalışanları olur. Eskişehir “Demiryolcular Kenti” kimliğini, Türkiye’nin yeniden yapılanması ve ulusal sanayiinin oluşturulma çabasıyla Cer Atölyesi’nin kurulması, daha sonra TÜLOMSAŞ adı altında devam eden kuruluşla ve oluşturduğu çalışanlar nüfusuyla elde eder. Fakat Eskişehir’in bu kentli kimliği ya da kaynağı artık tamamen gerilerde kalmış ve unutulmuştur.

Sanayi yatırımları açısından Türkiye ölçeğinde dikkatleri çeken Eskişehir’de fabrikaların çoğalması ve işçi nüfusunun artmasıyla, çok etkili ve uzun süreli olmasa da bir dönem “işçi kenti kimliği” ortaya çıkar.

Son dönemde ise kentli kimliği olarak üniversite çevresi ön plana çıkmıştır. İki üniversitesi olan Eskişehir, sahip olduğu üniversite öğrencisi nüfusuyla “üniversite-li kenti” sıfatını kazanmış durumdadır. Fakat kazanılmış olan bu sıfata rağmen ve üniversitenin Eskişehir’e ekonomik, sosyolojik, kültürel, sanatsal ve fiziki kent çehresi olarak çok şey kazandırmış olmasıyla birlikte, kentli kimliği olarak kendisini gösterememektedir.

Gerçi bir kente kimlik verecek kentli kesimi, ne demiryolu mensupları ne işçi kesimi ne de öğrenci kesimidir. Daha önce de değinildiği gibi, kente kimlik veren “kentsoylu”dur. Kentli kimliği kent soylunun kimliğidir. Bir kente kimlik verebilen ve bu kimliği taşıyabilen tek kesim kent soyludur. Latin dillerindeki karşılığıyla “Burjuva”dır.

Burjuva, kentte kazandığı ekonomik birikimin (paranın) büyük kısmını kente geri verendir. Bu geri verme, özellikle eğitime, kentin yapısal ve estetik görünümüne, kültürel ve sanatsal etkinliklere yönelik karşılıksız yatırım ve destektir. Bu açıdan her büyük ekonomik birikime-paraya sahip olan burjuva değildir ve olamaz. Burjuva bir kültür ve yaşadığı çevreye aktif katılım anlayışıdır ve bu kültürün, aktif katılımın kente yansımasıdır.

Ne yazık ki anlamı ve işlevi bilinmeden ve böyle bir oluşumun-kesimin olmadığı bir ülkede ve şehirde, yakın geçmişte duvarlara “Kahrolsun Burjuva” yazılmışsa, kentli kimliğinden bahsetmek ve kentli kimliği aramak da bu slogan kadar yanlış gözükmektedir.

Bozkurt Güvenç, “Kent Kimliği ya da Kent İmajı”, Ada Kentliyim Dergisi, S:6, 1996, Ankara