2000 “Kent Estetiği Açısından Kentlileşme”,
ONBEŞGÜN DERGİSİ, Sayı: 9, Mayıs 2000, Eskişehir, Sayfa: 4–5.

KENT ESTETİĞİ AÇISINDAN KENTLİLEŞME

Kemal ULUDAĞ

Toplumsal bir varlık olan insan, insan olma ve insan gibi yaşama imkanını ve koşullarını sadece toplu-yaşam alanlarında bulabilir. Toplu yaşam alanı olarak en belirgin alan ise kentlerdir.

Bir insanın kentte bulunması, yaşaması kentli olduğu, kentlileşmiş olduğu anlamına gelmez. Başka bir ifadeyle kentte yaşamak için biyolojik ve fiziksel koşullardan dolayı sahip olunan nitelik yetmez; insan olmak yetmez.

...eğer insanın ve insana bağlı değerlerin bir anlam taşıdığı kabul ediliyorsa, çağdaş dünyada bir varlık göstermek gerekiyorsa, çağdaş bağlamda önce birey ve sonrada kişi olmak amaçlanıyorsa, kentleşmek ve kentlileşmek kaçınılmaz bir yöntemmiş gibi kabul edilmelidir.

Kentleşmenin ve kentlileşmenin ilk ve somut göstergesi “kent estetiği”dir. Bir kentin kentleşmiş ve insanlarının kentlileşmiş olduğunu saptamanın ilk yolu, kentin ve kentlinin estetik anlayışı ve beğeni düzeyinin yansımalarına bakmaktır. Başka bir ifadeyle, bir kentin herhangi bir noktasında durup etrafa bakmakla, o kentin kentleşmiş ya da insanlarının kentlileşmiş olduğunu anlamak hiç zor olmasa gerek.

Fakat bu saptamayı yapabilmek için, bakanın, değerlendirenin bilgi ve görgü gibi donanımlarla desteklenmiş “estetik kaygıya” ve “estetik yeğleme” sahip olması gerekir.

Eğer bir kimse, çevresindeki durağan (bir yapı gibi, bir kent mobilyası gibi) ya da dingin (kent sokaklarını arşınlayan insanların kılık kıyafetleri gibi, at arabası ile son model bir aracın yanyana bulvarlarda yol alması gibi) “şekil bozuklukları”nı göremiyorsa, hatta bunların farkına varamıyorsa, hatta hatta salt id’ine dayalı beğeni eylemlerini ölçüt alıp bu şekil bozukluklarını pekiştiriyorsa veya çoğaltıyorsa o kentlileşmemiş demektir. Yaşamının hiçbir aşamasında ‘kent estetiği’ diye bir kavramın bilincinde olmayacaktır.

Bu noktadan hareketle kentlileşmek, yaşanılan yere kente çağdaş ve çağcıl bir estetik görüntü sağlayabilmek konusunda katkıda bulunabilmekle mümkündür. Kentleşme çabasına insan önce kendi estetiğinden başlamalıdır; kıyafet, tutum, davranış olarak şehir estetiğine ilk adımda uyumla işe başlanmalıdır.

Kırsal yörelerin en güzel olgularından biri olarak kabul edilen imece anlayışı kentsel yörede kılık değiştirir ve sürü psikolojisi ile gruplaşmalar, hiziplemeler üretirler, türetirler. Böylece kimileri hem kentlileşmeden kentte yaşama imkanı buldukları için kendilerini başarılı kabul ederler, hem de bu başarı nedeniyle güçlü. Gücün ilk göstergesi ise kenti estetik açıdan kasabaya dönüştürmek olur.

Böylece güç gücü doğurur ve kent yönetimine bile el atılır. Artık kent soylular yoktur, Gruplar, hizipler vardır ve erk onların elindedir. Tüm bu oluşumun adı da yine özgürlüktür, kent nimetlerinden faydalanmadır, yine çoğulcu demokrasidir.

Kentli- (Kentlimiz) kentlileşmediği ve estetik kaygısını kent estetiğine yansıtmadığı sürece kent-kentimiz kasaba estetiğinden farklı bir noktaya geçmez.

Bu yazı, Sıtkı M. ERİNÇ’in “Bir Estetik olgu Olarak Kentleşme Kentlileşme” makalesi temel alınarak hazırlanmıştır. (Anadolu Sanat Dergisi, Sayı: 7 Ekim 1997 Eskişehir.)