2000 “Yeşermiyorsa Sevgi Tohumları…”,
ONBEŞGÜN DERGİSİ, Sayı: 7, Nisan 2000, Eskişehir, Sayfa: 4–5.

 

YEŞERMİYORSA SEVGİ TOHUMLARI…

Kemal ULUDAĞ

‘Sanat ölümsüzdür’ sözünün altını doldurmak, başka bir ifadeyle bu sözün geçerli olabilmesi için sanatın üretilmesi ve sürekli tüketilmesi gerekir. Bu iki gereklilikten özellikle ikincisi olan tüketimi sağlayan tüketicisi, başka bir deyişle alıcısı (seyircisi, okuyucusu, dinleyicisi) büyük önem taşır. Bu açıdan gerçekte sanatı yaşatan ya da ölümsüz kılan alıcılardır.

Fakat bu noktada gözden kaçırılan sanatın-sanat eserinin yaşatılmasında, alıcıya ulaştırılmasında çaba sarfeden, olanak sağlayan kamusal-özel müzelerin, galerilerin ya da kişilerin değerinin, öneminin bilinmemesidir.

Naile CİMİT artık aramızda bulunmayan eşi Ünal CİMİT’in yapıtlarını alıcılara – bizlere ulaştırmakla, sunmakla Ünal CİMİT’i ve sanatını aktif olarak yaşatmaktadır.

1934 yılında Karadeniz Ereğli’de doğan Ünal CİMİT, Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümüne üç yıl devam ettikten sonra, üç sömestr Offenbach/Main Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu’na devam eder. Daha sonra Hörn Grenzhausen Sctatliche Keramische Schule’a geçer ve üstün başarı diplomasıyla mezun olur.

Almanya’nın çeşitli seramik ve porselen fabrikalarında tasarımcı ve bölüm yöneticiliği yapar. Türkiye’ye döndüğünde Eczacıbaşı Süs ve Mutfak Eşyaları Fabrika Müdürlüğü ve değişik üniversitelerin seramik bölümlerinde öğretim görevlisi olarak görev yapar. Birçok ulusal ve uluslararası yarışmalarda ödüller alan CİMİT’in müzelerde ve özel koleksiyonlarda yapıtları bulunmaktadır.

21 Mart 2000’de Anadolu Üniversitesi Kütüphane Sergi Salonu’nda açılan ve 4 Nisan’a kadar açık bulunan Ünal CİMİT’in sergisinde toplam 61 yapıtı sergileniyor. Bunlardan 11 tanesi bronz heykelcik, 8 tanesi seramik pano, 42 tanesi ise seramik tabaklardır.

CİMİT’in bronz heykellerine heykelcik denmesinin-dememin tek gerekçesi boyutlarından dolayıdır. Fakat bu küçük boyutlarına rağmen, görsel etki ve doyuruculuk olarak devleşen ve anıtsallaşan heykelciklerdir.

CİMİT’in seramik eserlerini sadece biçimsel yönden ikiye ayırabiliriz: Bunlar panolar ve tabaklar şekilnde olabilir. Fakat görsel ve içeriksel açıdan ortak bir dile sahip bütün seramik yapıtları. Bu ortak dili sağlayan seramik yapıtlarında kullandığı ‘sır’dan kaynaklanmaktalar. Kendine özgü ham toprak sırlarıyla CİMİT, seramik sanatında özgün bir yer edinmiştir.

CİMİT seramik pano ve tabaklarında izleyiciyi sanki uzayın, galaksilerin derinliklerine götürüyor. Sanki her panosu başka bir galaksi, her tabağı başka bir gezegeni ve gizlerini çağrıştırıyor. Galaksi ve gezegenler genellikle insanlar üzerinde yalnızlık, kaybolmuşluk ve korku gibi duygular uyandırır.

CİMİT’in galaksi ve gezegenleri ise bu olumsuz duygulardan arındırılmış, insancıllaştırılmış, insana özgü, insanın kendi içindeki, beynindeki uzayı betimliyor. Her biri kendi içinizdeki uzayı keşfetmenin haritaları.